girişmek

girişmek
предпринима́ть
* * *
-e
1) бра́ться, принима́ться за что; проявля́ть инициати́ву; приступа́ть к чему, предпринима́ть, затева́ть что

bir işe girişmek — приступа́ть к какой-л. рабо́те, приня́ться за какое-л. де́ло

ticarete girişmek — заня́ться торго́влей; взя́ться за торго́влю

2) вступа́ть (в разговор, спор и т. п.)

bahse girişmek — держа́ть пари́

görüşmelere girişmek — вступи́ть в перегово́ры

kavgaya girişmek — ввяза́ться в ссо́ру / дра́ку

sen bu işe girişme — ты не впу́тывайся в э́то де́ло


Türkçe-rusça sözlük. 2013.

Игры ⚽ Нужно решить контрольную?

Смотреть что такое "girişmek" в других словарях:

  • girişmek — e 1) Bir işe, bir şeye başlamak için hazırlık yapmak, ele almak, teşebbüs etmek Erkek arkadaşları ile sosyal nizam üzerinde sonu gelmeyen tartışmalara girişirdi. H. Taner 2) Kalkışmak 3) Birbirina karışmak 4) mec. Dövmeye başlamak 5) mec. Kavgaya …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • girişmek — iş yapmaya çalışmak , kavga etmek için harekete geçmek …   Beypazari ağzindan sözcükler

  • polemiğe girmek (veya girişmek) — siyasi, bilimsel veya edebî konularda sert tartışmalar yapmak Delegasyonumuz aleyhine çalakalem bir polemiğe girişmiş bulunuyordu. Y. K. Karaosmanoğlu Polemiğe girdiği genç kuşak yazarların soluksuzluğunu yoksulluk yılları ürünü olmalarına… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • pazarlığa girişmek — pazarlık yapmaya başlamak ... pazarlığa girişmez, müşterileri ne verirse alırdı. Ö. Seyfettin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tekme tokat girişmek — dayak atmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kavgaya girişmek (veya tutuşmak) — kavgaya başlamak Yahu, dedi, ne diyorsun, kavgaya biz de girişiyor muyuz? M. Ş. Esendal …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • başından büyük işlere girişmek (veya kalkışmak) — gücünün üstünde olan işlere kalkışmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • teşebbüs etmek — girişmek, el atmak Bir vatan vazifesidir, teşebbüs et, dediler. F. R. Atay …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • girnaşmak — girişmek, sığışmak, birleşmek, caylaşmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kalkışmak — e 1) Yetenek, imkân ve gücü aşan bir işe girişmek 2) Girişmek, başlamak, yeltenmek Bunu haber alınca zavallı intihara kalkışmış. A. Gündüz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tutmak — i, ar 1) Elde bulundurmak, ele almak Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu. Ö. Seyfettin 2) Ele geçirmek, yakalamak Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı. Ö. Seyfettin 3) Avlamak Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz …   Çağatay Osmanlı Sözlük


Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»